KÜFEMİN İÇİNDEKİLER

      Aradan yıllar geçti.Her zaman sırtımda taşıdığım küfemi kucağıma aldım yeniden.Kamburum çıktı.Batıyor artık herşey. Küfemin en dip yerlerinde çürümeye yüz tutmuş ama hala biraz nemli ilk yüklerime baktığımda,taze kır çiçeklerinden oluşmuş demetler dolusu artık hatırlanmayacak kadar verilmiş sözler,bakışlar ve yürekler dolusu laf kalabalığı..
     Böyleydi o zamanlar herşey güzeldi .Bütün sözler ,duruşlar balkabağından yapılmış yük arabalarıma doluşurdu. Sonra küfeme yerleştirdim onları.Güllere benzeyen anılar kurudu önce,bakışlar parlaklığını kaybetti karanfiller gibi ,sözler değişti ıslandı kır çiçeklerine benzeyerek suyu çıktı sırtımı ıslatarak.
   Küfenin kendisi de bıraktı dik durmayı,yamruldu ,yumruldu hayatın tekmelerinden.Güllerin dikenleri her kar yağışında ,her yağmurda,her ıslıklı rüzgarda ,her otobüste,her şehirler arası yolculukta kendini hatırlatarak battı sırtıma.Zevk aldım .Balkabağını taşıyan hayvanların kamçı zevki gibi zevk aldım.
    Bunca sene taşıdıktan sonra küfemi kucağıma aldığımda, içine baktığımda herşeyi taşımaktan yorulmuş bu sırt kamburluğuna rağmen ,küf kokularının arasında hala duyabildiği o gül , karanfil  ,kır çiçeği kokularını alabildiğini zanneden  burnumun aldatmasıyla yükümün bir dirheminden bile vazgeçmeden  korkmadan , sırtıma alıyorum ve kendimi hala genç ,yükümü de hafif zannediyorum.
   Belimin bükülmüşlüğü ,yüreğimin ezilmişliği ,kulaklarımın az duyuşu, gözlerimin görmeyişi ,burnumun kokuları az hissedişi hala bu ıslak yükten vazgeçemeyişimden.
   Yükün ıslaklığımı ?
    İşte o çürümüşlüğünden çok içindeki gözyaşlarının ve kaybettiklerimin nemli yapraklarının bolluğundan.
  Küçük Prens AYDIN

Yorumlar

Popüler Yayınlar